Çalgı bir ömür

Basit bir hesapla, dakikada bir sayfa okuduğunuzu varsayalım. Her kitabı -az ya da daha fazlası olabileceği düşünülse de- ortalama olarak 250 sayfa olarak kabul edelim. Önerim, günde beş dakika kitap okumanız. Toplam olarak beş sayfa kitap okumuş olacaksınız. Haftada; 35, ayda; 140, yılda ise toplam 1680 sayfa, yani, yaklaşık 7 kitap.

Kitap okumaya -gerçekten tembel ve kitap okumaktan nefret eden biri olduğunuzu düşünerek- 20 yaşınızdan sonra başladığınızı ve 50 yaşınıza kadar okuduğunuzu varsayarsak, 30 yılda, günde sadece 5 dakika okuyarak, 210 kitap okumuş olacaksınız. Bu 210 kitabın, özellikle bir disiplinin temel kitapları olduğunu düşünürseniz -ki bu kadar temel kitap bulmanız da zor olabilir, diyelim ki var- pek çoğu birbirinin tekrarı olması kaçınılmaz olduğu da buna eklenince, herhangi bir disiplini pek çok detayı ile avucunuzun içine almış olmaz mısınız?

210 kitaptan sonra ilgi alanınızı avucunda tutan birisi olarak, ve 210 kitabın okunmasından edindiğiniz deneyim ile, hatta hiç hızlı okuma yapmayacağınızı da düşünerek, zamanla merakınızın artacağı kaçınılmaz olduğuna göre, ya günde 10 dakika okursanız? Ya 20? Ya 30, ya da 60 dakika? Yani günde bir saat ile, 2520 kitap okumuş olursunuz.

Size bir soru: Hangi alanda bu kadar temel kitap olduğunu düşünüyorsunuz? Evet, artık şimdi siz, kesinlikle danışılması gereken kaynak birisiniz. Yazacaklarınızı düşünün bir de..

Şimdi gelelim günde bir saat çalgı çaldığınızda neler olabileceğine.

Hemen, yıllarını bir çalgıya vermiş kişi olarak şunu söyleyebilirim ki; temelde kulak ve el becerilerinizin olduğunu varsayarak söylüyorum bunu, gelebileceğiniz nokta elbette azımsanamayacak düzeyde olur, ama, şöyle gözünüzü kapayıp hangi çalgıyı düşünürseniz düşünün, ya da iyi çaldığı kabul görmüş kişilere sorun, en azı günde kaç saatini verir bu işe? Ben söyleyeyim; en az 5.

Artık varın siz hesaplayın, günde beş saat okursanız neler olur.

Çalgıya verdiğiniz bir ömür, -neyzen’in dediği gibi- mezeye dönüşürse, bol sigara dumanlı, iğrenç alkol kokusunun yayıldığı ortamlarda müzik yapmaya mecbur olduğunuz bir ülkede yaşadığınız gerçeğine nasıl karşı çıkacaksınız?

Bir zamanlar şahitliği bile kabul edilmeyen bir meslek sahibi olduğunuzu, tarihin tozlu sayfalarından öğrendiğinizde, bir ömür, çok kıymetli saatlerinizi paylaştığınız çalgınızla öyle bir dost olursunuz ki, ıstırabınızı ancak bestelerinize dökebilirsiniz belki.

Bir ömür hepsini beraber yapmaya yetecek kadar olsa da, hangi itibarı tercih ederdiniz?

Hakan Cevher tarafından yayımlandı

Musicologist

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: