Enderuni, Yüzbaşı, Hafız Hüsnü Efendi

Hüsnü Efendi (1858-1919) (Güntekin 2010: 17)

Doğumu:

1858’de İstanbul’da Üsküdar’da Harem semtinde Selimiye Mahallesi’nde Tekke Sokağı’ndaki evlerinde doğdu. (Yenigün, 1971: 11)

Ailesi:

Babası
Üsküdar’da Selimiye mahallesi İskele caddesinde bulunan Defterdar Tahir Efendi Camii’nin imamı Mehmet Hakkı Efendi’dir. (İnal 1958: 187) (Rona 1960: 48) (Yenigün, 1971: 11) (Aksüt 1993: 259)]

Torunu
Hafız Hüsnü Efendi’nin kızı (adı meçhul) Hasan Ferit Bey ile evlendi. Onlardan iki torunu oldu. Torunlarından biri, Edebiyat Eleştirmeni Fahir Onger’dir.(1920-1971) (Kılıçarislan, 2016: 1196)

Çocukluk yılları:

Mahalle mektebini bitirdi ve Sultan Aziz iradesiyle hıfza çalıştı Enderun’a alındı. (Bardakçı 1995: 122)

Çalışma hayatı:

Babasının vefatından sonra Defterdar Tahir Efendi Camii imamlığına tayin edildi. Daha sonra 1292’de (M. 1875/6) 83 kuruş maaşla Hırkai Saadet Dairesi müezzinliğine, 1297’de (M. 1878/80) 40 kuruş zam ile Enderun Mektebi Kur’an-ı Kerîm muallimliğine,  1304’de (M. 1886/7) müezzinlik üzerinde kalmak üzere 100 kuruş zam ile Hırka-i Saadet hademeliğine ve 1318’de (M. 1900/1) Hırka-i Saadet ikinci imamlığına getirildi. Son maaşı 750 kuruştu. (İnal 1958: 187)

Enderun’da dini bilgisi ve musikideki başarısıyla önce “Baş Lala”, daha sonra “Kaptan Ağası, Sürre Emini” unvanlarına ulaştı. (Rona 1960: 48) 

Hayatının son döneminde (Yenigün 1971: 11) Ferik Ahmed Muhtar Paşa’nın kurduğu Mehtarhâne-i Hâkânî’de musiki hocalığı yaptı. (Rona 1960: 49)

Bildiği yabancı diller:

Arapça, Farsça ve Fransızca bilirdi. Yabancı gazeteleri de okur, fakat başkalarının görmesinden dönem gereği rahatsızlık duyduğu için bunları saraydaki odasında saklardı. (Rona 1960: 49) (Aksüt 1993: 259)

Çaldığı çalgılar:

İyi ney üflerdi. 
“Vefatını müteakip o zaman padişah olan Vahdettin adam göndererek merhumun üflediği neyi aldırmıştır.” (Rona 1960: 49)

Mevlidhanlığı:

Sadeddin Nüzhet Ergun, XIX. yüzyılın meşhur mevlidhanlarından olduğunu ifade eder.(Ergun 1943: 654) Bilhassa namaz esnasında uzun amin çekişi ile meşhurdu. (Rona 1960: 49)

Gençliğinde ‘Sarığı güzel hafız’ diye anılırdı. (Rona 1960: 49) (Aksüt 1993: 259)

1913’de Edirne Bulgarlardan kurtulduğunda Selimiye Camiinde ilk ezan ve mevlidi o okudu. (Rona 1960: 49) Selimiye Camisinde okuduğu ezanda ve mevlidde ağlamayan kalmamıştı. (İnal 1958: 187) 

Son okuduğu mevlid ise birinci cihan harbinde Enver Paşanın düzenlediği Fatih Camiindeki mevlittir. (Rona 1960: 49)

İçki ile münasebeti:

İçkiye düşkündü. Yatsı namazından sonra, Yenikapı Sandurburnu’nda rakı içer, sevenleriyle vakit geçirirdi. (Rona 1960: 49)

Sesinin kısılması:

Hafız Hüsnü Efendi’nin gençliğinde gayet tiz ve gür bir sesi vardı. Dolmabahçe Camii’ndeki ezan Üsküdar’dan duyulurdu. Fakat bir gün sesi kısıldı. Uzun seneler bu kısık sesiyle Kur’an okudu. Sultan Abdülhamid’in (1842-1918) iradesiyle Dr. Vafiyadis’e ameliyatı yaptırıldı. Sesi biraz açıldı. Sultan V. Mehmed Reşad (1844-1918) da tekrar Dr. Taptas’a ikinci bir ameliyat daha yaptırdı. Sesi biraz daha düzelse da hiç bir zaman eskisi gibi olamadı. (İnal 1958: 187) (Yenigün 1971: 11) (Bardakçı 1995: 122)

Hocaları:

Enderun’da bulunduğu sırada Sermüezzin Rif’at Bey (1820-1895/6) ve Hacı Faik Bey’den (1831-1890) musiki dersleri aldı. (İnal 1958: 187)

Öğrencileri:

Tanburi Faize Ergin (1894-1954) (Rona 1960: 268)

Hafız Sami (1874-1943), değerli öğrencilerinin başında gelenlerdendir. (Ergun 1943: 654)]

Besteleri ve besteciliği:

(Rona 1960: 49-51) (Eserlerinin listesi için bkz: Aksüt 1993: 259)

“Saba tarf-ı vefâdan peyâm yok mu?” ilk dizeli Mahur, Düyek şarkısını bir Paşa’nın hanımı ile yaşadığı yasak ilişki sonucu bestelediği söylenir. Rona’ya göre; Hafız Hüsnü Efendi’nin kendi el yazısı ile yazdığı defterde beste sayısının 81 olduğu kayıtlı ise de (Rona 1960: 49), Refik Fersan; 9 şarkısı ve Balkan Harbi’nde bestelemiş olduğu iki marşı ile beraber toplam 11 bestesi olduğunu belirtmektedir. (Bardakçı 1995: 122)

TRT Türk Sanat Müziği Sözlü Eserler Repertuvarında 14 bestesi kayıtlıdır. (Kip 1989) Türk Musikisi Vakfı’nın web sayfasında bu rakam 18’dir. Beste listesi her iki kayıtın birleşimi ile düzenlendiğinde 17 rakamına ulaşılmıştır. Dini eser olarak günümüze notası ulaşan Şeyh Mehmed Nasûhî Efendi’ye ait “Gönül mazhardır envar-ı cemâle” ilk dizeli bir adet Bayati-Araban, Düyek ilâhîsi vardır. (Ergun 1943: 682) (Kosal 1994: 30-31)

Çok sürmedi geçti tarab-ı şevk-i baharım” ilk dizeli şarkıyı, devrin zaptiye nazırının çok sevgili kalfası Bestenigar Kalfa’nın ölümü üzerine bestelemiştir. 

Olay şöyle gelişir: Ahmed Rasim Bey, sürekli konağında bulundukları Masraf Nazırı Sadreddin Paşa tarafından Merkez Kumandanlığı’na çağırılır. Yazıları nedeniyle herhangi bir yanlış anlama olabileceği endişesiyle, zabit eşliğinde faytona binip Paşa’nın huzuruna çıktığı  zaman, Paşa’yı gözleri kıpkırmızı vaziyette bulur. Ardından Bestenigar Kalfa’nın öldüğünü söylemesi üzerine, uygun bir dille baş sağlığı dileyip, derin bir oh çeker. Kendisi için ferahlamış iken o da Bestenigar Kalfa’nın ölümüne çok üzülür. Paşa, uygun bir güfte yazmasını rica eder ve yan odaya alınır. Yan odada ayrı bir sürpriz onu beklemektedir. Enderuni Hafız Hüsnü Efendi de o odadadır. O da beste yapacaktır. Malum güfte Ahmed Rasim Bey tarafından yazılır ve Hafız Hüsnü Efendi tarafından Bestenigar makamında bestelenir. Paşa’ya okurlar. Paşa çok etkilenir ve hıçkırarak ağlar. Daha sonra Sadreddin Paşa bu iş için her iki sanatkara da 20 altın lira hediye eder. (Celal 1950: 9)]

Anekdotlar:

Nota bilmezdi. Büyük usûllerin bazıların bir türlü intibak edememişti. Uslûbu herkesi hayran bırakırdı. (Bardakçı 1995: 122)

[Refik Fersan anılarında, 1913’de Fahire Hanım ile evlendikten sonra Sahrayıcedid’de beyaz kuleli bir ev satın aldıklarını ve bu eve Enderuni Hafız Hüsnü Bey’in haftada iki kez gelip musiki icra ettiğini aktarıyor. (Bardakçı 1995: 109)]

[Eski zaman konaklarında evlilik törenleri gerçekleştirilirdi. Konağın bir katında üniformalı kadın orkestra çalar, diğer katında ise fasıl takımı musiki icra ederdi. Üniformalı kadın orkestrası içinden yetenekli beş-altısı seçilmiş ve alaturka takımına ayrılmıştı. Sadeddin Paşa’nın konağında bu alaturka guruba Hafız Hüsnü Efendi meşk ederdi. Kalfalar arasında henüz onbeş yaşında olan Habeş kızı bu gurubun baş serhanendesiydi. İsmi Bestenigar’dı.  Hafız Hüsnü Efendi bu kıza bizzat kendisi meşketmişti. İcrası çok beğenilirdi. Yine Ahmed Rasim Bey de bu kızın icrasını çok beğenmiş ve onyedi yaşındaki veremden ölümüne çok üzülmüştü. Yazdığı güfteyi Hafız Hüsnü Efendi’ye vermiş ve o da Bestenigar makamında bestelemişti (Bardakçı 1995: 118-119). Refik Fersan, bu besteyi Hafız Hüsnü Efendi’nin Sandıkburnu’nun Marmara’ya nazır sahilinde, her zaman olduğu gibi bağrı açık ve perişan bir halde bir kaya parçasının üzerinde çökerek sabahlarken bestelediğini aktarır. (Bardakçı 1995: 119)

Tanburi Cemil Bey ve Hafız Hüsnü Efendi aynı ortamlarda musiki icra etmiş olmalarına rağmen birbirlerinden pek hoşlanmazlardı. Hafız’ın çok konuşmayı sevmesine rağmen Cemil Bey boş laftan hiç hoşlanmazdı. Tanburi Ali ile çok sayıda eseri  meşk ettiği için, onun tanbur icrasından hoşlanan Hafız Hüsnü Efendi, Cemil Bey’in tanbur icrası için “ud bozuntusu” ifadesini kullanırdı. Sözünü olur olmaz kullanan bir yapısı vardı. (Bardakçı 1995: 119)

İçki içtiği zaman sözünü zaptedemezdi. Her ortamda hiç çekinmeden konuşur, zaman zaman potlar kırardı. (Bardakçı 1995: 119)

1908 yılı, bir akşam, Rıdvan Paşa Köşkü’nde Hafız Hüsnü Efendi ile Tanburi Cemil birlikte musiki icra etmişlerdi. Birlikte saz ve söz taksim ettiler. Birbirlerine tatlı açmazlar ile oyunlar oynadılar. Her ikisi de çok güzel icrada bulundular. Fakat, Hafız yine birkaç kadeh içtikten sonra uluorta konuşmaya başlamıştı. Cemil Bey biraz çaldıktan sonra, Cemil Bey af dileyerek ayrılmıştı. (Bardakçı 1995: 120)

Hafız Hüsnü Efendi, en soğuk havalarda bile, bağrı açık gezerdi. Kadıköy vapurunda seyahat ederken hiç içeri girmezdi. Sağlam bir bünyesi vardı. Rakıya bayılırdı. Bir-iki kadeh içer sonra, namazını kılar, sonra gece yarılarına kadar içer, neşelenir, hikayeler anlatır, tasavvuftan bahsederdi. Rakıyı fazla kaçırınca kadehleri çıtır çıtır yerdi. (Bardakçı 1995: 121)

Haftanın bir-iki günü de Refik Bey’in baldızı Faize Hanım’ın köşküne giderdi. Bu toplantılarda Suphi Ziya Özbekkan’ın babası Ziya Paşa, Ali Rifat Bey, Hüsameddin Bey ve bazen de Udi Nevres Bey de bulunurdu. Bu heyet bazen de aynen Refik Bey’in evinde toplanırdı. (Bardakçı 1995: 121)

[Eyüp’de bir sokağa “Bestekâr Hâfız Hüsnü Efendi Sokağı” adı verilmiştir. (Aksüt 1993: 259)]

[Kemal Emin Bara: “Benim yıllanmış bir arkerliğim vardır. Sevk-ı mukadderat ile daima Yemende Bağdadda daima beyabanda dolaşmaktan bıkarak istifa etmiştim. Fakat, memlekette tüfek patladıkça bizim askerlik nüksedir; ihtiyatlar sırasında yine vazifeye çağrıldım. Balkan muharebesinde de öyle oldu. Nasılsa bu sefer pek uzağa gitmedim; Anadolu Kavağının ötesindeki Manastır ağzı tahaffuzhanesine görderilecek şüpheli hastalıklı efrada iaşe memuru oldum.” (Burada arkadaşı Yüzbaşı Hüsnü Bey’le (Enderunlu Hafız Hüsnü Bey) beraberdiler.) (Bara 1949: 22)] [Burada insan gönderilmediği vakit yapacakları bir işleri olmadığından canları sıkılırdı. Bara, Yüzbaşı Hüsnü Bey’e Kavak’a gitmeyi, bir çay kahve içmeyi, tavla oynamayı teklif eder. Birlikte dağlara çıkarlar. Yorulunca taşların üzerine oturup biraz dinlenir, Karadeniz’i seyre dalarlar. Hüsnü Bey manzaradan etkilenince, bir gazel okumak istediğini söyler. Bara da, etrafta rahatsız olacak kimsenin olmadığını, dilediği gibi bağırabileceğini telkin eder. Sonra olanlar olur, bir gazel okur ki sormayın… Geçkilerden sonra, gazelin arkasına “Ben böyle gönüller yakıcı bestenigarım” nakaratlı şarkıyı ekler. Tavrına ve besteye hayran kalan Bara, bestecisini merak edince, aldığı cevap çok ilginçtir. Beste Enderunlu Hafız Hüsnü Bey’e, yani kendisine aittir. Çok şaşırır ve günlerce kendisini uyutmuş olmasına sitem eder. O günden sonra tahaffuzhane de (kimsesiz, hasta evi) fasıl hiç bitmez. (Bara 1949: 22)]

[Musiki toplantılarında fasıl esnasında dinlemeyen olursa çok kızar, hatta dışarı çıkmasını hiddetle ikaz ederdi. (Rona 1960: 49)] 

Ölümü:

Enderuni Hafız Hüsnü Efendi 15 Haziran 1919 (R. 1335) tarihinde İstanbul’da, Gureba hastanesinde dizanteriden ölmüş, Edirnekapı Mezarlığı’na defnedilmiştir. (Rona 1960: 49)

Refik Bey, son görüşmesinde dizlerinden şikayetçi olduğunu anılarında belirtir. Bizzat Refik Bey’in alakasıyla doktora götürülmüştü. Verilen ilaçlar iyi gelmişse de bir kaç ay sonra vefat etmiştir. (Bardakçı 1995: 122)

Hafız Hüsnü Efendi’nin Besteleri

Noİlk dizesiGüfteMakamıUsulüTürüKaynak
01Aleme bir başka alemdir dem-i evvel baharYahya Nazım EfendiRastAğır AksakŞarkıTRT TSMR
02Cûş edip gözyaşı ister çağlamakBestenigarDüyekŞarkıTRT TSMR
03Çok sürmedi geçti tarab-ı şevk-i baharımAhmet Rasim BeyBestenigarCurcuna/Sengin SemaiŞarkıTRT TSMR
04Derd-mendim gam-güsarım ah-ı pinhanım mısınYegahDevr-i HindiŞarkıTRT TSMR
05Düşmüş amma aşka ihzar etmiyorRastEvferŞarkıTRT TSMR
06Düştü gönlüm senin gibi bir zalimeSaba-BuselikSofyanŞarkıTRT TSMR
07Gönül mazhardır envar-ı cemaleŞeyh Mehmed NasuhiBayati-ArabanDüyekİlahiTRT TSMR
08Gördün mü felek ettiğini ben dil-i zareSabaSengin SemaiŞarkıTRT TSMR
09Hicrinle yanar ah ederim benHicazCurcunaŞarkıTRT TSMR
10Kasdediyor zahm-ı firakın beni ey mahNihavendSengin SemaiŞarkıTRT TSMR
11Peri demesi sana hatadırSuzinakYürük SemaiŞarkıTMKH
12Saba tarf-ı vefadan peyam yok muHafız Hüsnü EfendiMahurDüyekŞarkıTRT TSMR
13 Söyle güzel sevdiğim neydi o kat’ı hitabHicazCurcunaŞarkıTRT TSMR
14Tasdi ediyor zahm-ı firakın beni ey mahNihavendSengin SemaiŞarkıTMKH
15Tehdid ediyor zahm-ı firakın beni ey mahNihavendSengin SemaiŞarkıTRT TSMR
16Ümitsiz bir muhabbetle harab oldu vücudum ahRastMüsemmenŞarkıTMKH
17Zannetme seni şimdi görüp gönlümü verdimDügahSofyanŞarkıTRT TSMR

KAYNAKÇA

[Ergun, Sadeddin Nüzhet. (1943). Türk Musikisi Antolojisi/Dini Eserler (II). İstanbul: Rıza Koşkun Matbaası.]

[Bara, Kemal Emin. (Eylül 1949). Fıkralar: Hariçten Gazel Okumak Memnu’dur. Türk Musikisi Dergisi. 23: 22.]

[Celâl, Fahri. (Şubat 1950). Geçmiş Zamana Dair: Bestenigâr Kalfa. Türk Musikisi Dergisi. (3) 28: 9]

[İnal, İbnülemin Mahmud Kemal (1958). Hoş Sadâ Son Asır Türk Musikişinasları. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Seri: 1, No: 10, Maarif Basımevi.] 

[Rona, Mustafa (1960). 50 Yıllık Türk Musikisi, bestekârları, besteleri, güftelerile. İlâveli ikinci baskı, İstanbul: Türkiye Yayınevi.]

[Yenigün, Hayri (Mart 1971). Hafız Hüsnü Efendi (Enderunlu). Musiki ve Nota. 2 (17): 11]

Kip, Tarık (Haz.) (1989). TRT Türk Sanat Musikisi Sözlü Eserler Repertuvarı. Ankara: TRT Müzik Dairesi Başkanlığı.

[Öztuna, Yılmaz. (1990). Büyük Türk Mûsikîsi Ansiklopedisi I. Ankara: Kültür Bakanlığı. s. 362-363.]

[Kosal, Cüneyd (Haz.) (1994). 99 Makamda İlâhîler. İstanbul: Marifet Yayınları.]

[Güntekin, Mehmet. (6 Haziran 2010). Paşa Karısı İle Yasak Aşk, İçkici Saray İmamını Bestekar Yaptı. Haber Türk Tarih. 2: 17-19.]

[Gürler, Mehmet. (2015). İslâmda Mûsikî ve Son Asır Osmanlı Mûsikî-Şinasları. İstanbul: Sebil Yayınevi. 104-105. (Daha önce yazılmış yazılardan alınarak yazılmış eksik bir madde)]

[Kılıçarislan, Veli (2016). Fahir Onger’in Eleştirmenliği ve Türk Edebiyatına Bakışı. AÜ TAED, 56: 1195-1214.]

Hakan Cevher tarafından yayımlandı

Musicologist

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: